Serin bir akşam üstü insanların cıvıl cıvıl sahilde yürüdüğü, çocuklarıyla vakit geçirdiği, köpeklerini gezdirdiği, birbirine tebessümle selam verdiği küçük tatlı bir semt de Reyhan her akşam yaptığı gibi kızı Sude’yi parka getirmiş salıncakta sallıyor, onun her sallanışta yüzünde beliren kocaman ve içten gülümsemesini gördüğünde neşesi artıyordu. Etrafına usulca baktı olduğu ortama o an ne yaptığına, Sanki ruhu bedeninden ayrılmış ve gökyüzünden onu izliyordu ve bu haliyle gurur duyuyordu. Çok değil birkaç yıl öncesine kadar içinde bulunduğu çıkmazları, umutsuzlukları yalnız, kimsesiz kaldığı anları düşünüyordu Allah’ım dedi ‘şükürler olsun, şükürler olsun yaşadığım ne varsa ‘içinde bu cümleler yankılanırken birden Küçük bir kız çocuğu sesi duyuldu
-Anne, annecim!
Seslenen Sude’ydi
-‘Annecim birazda kaymak istiyorum’ tiz ve tatlı bir sesle
Reyhan, zarif bir hamleyle salıncağı durdurdu ve kızına eğilerek;
-tamam canım ama çok koşma terliyorsun hasta olursun
Diyerek Sude’nin bir adım gerisinde koşmaya başladı Sude annesinden önce koşmanın verdiği hazla sevincini yaşarken Reyhan gözüne kestirdiği banka geçerek Sude’yi izlemeye etrafını gözlemlemeye başladı.
Hemen yanından anne, baba ve çocukları elele tutuşmuş geçiyorlardı şahit olduğu bu an Reyhan’ın küçüklüğünden beri içinde taze olan yarasıydı O hiçbir zaman anne-babasının biricik evladı olmamıştı.
Annesi gelenek göreneklerine körü körüne bağlı ataerkilliği erkek bireylerden daha çok savunan özellikle kızlarını manipüle eden ve bu manipülasyonu normalleştirmiş bir kadındı. Baba bencil, her zaman eşinden bir adım önde yürüyen kendi çıkarına ters düştüğünde ailesini acımadan ardında bırakabilecek kadar narsist ve megalomandı böylesine sorunlu bir ebeveyn ağında yetişen çocukların geleceğe dair çok büyük hayalleri olamıyor ne yazık ki altı kardeşin en küçüğü, en gözden çıkarılanı, böylesine despot bir ailede yine despotlukları kaçınılmaz olan abi ve ablalarda anne ve babanın olmadığı zamanlarda bu görevi kendilerine verilmişçesine kullanıyordu. Yalnızca biri ortanca abisi Ahmet farklıydı okumayı, gezmeyi, yeni yerler keşfetmeyi evrensel düşünmeyi bilen biriydi ve en sıkıldığı bunaldığı zamanlarda Reyhan’ın imdadına koşar Ona can suyu olurdu beraber oturur hayata,yaşama dair ne varsa saatlerce konuşur birbirlerinin dertleriyle dertlenir, sevinçleriyle sevinirlerdi. En durdurulmaz hıçkırıklarında da, en çok güldüğü anlarda da abisini yanında bulurdu.
Artık lise çağındaydı aile baskısı, evlenmesine kanaat getiren aile bireyleri kendisine ‘uygun’ biri çıktığı taktirde vermek istiyordu. Birey olmasına izin verilmeden eş olması bekleniyordu, okul okumak için hayal kurduğu dönemlerde annesiyle çeyiz alışverişlerine çıkıyor ağlayarak eve dönüyordu. Onun istemiyor oluşu, mutsuz oluşuyla ilgilenen kimse yoktu ve çaresizce yaşadıklarına razı olup evlenmek zorunda kaldı. Sancılı geçen, şiddet dolu mutsuz yıllar onu bekliyordu oysa hiç böyle hayal etmemişti.
Şimdi bakmakla sorumlu olduğu adına gelin denilen bir unvanı vardı ama görevi temizlik ve hizmet olan bir kadına dönüşmüştü her yeni güne uyanmamak için daha fazla uyuyor ama uyumakla geçmiyordu hiçbir şey.
Bu yaşına kadar kendi hayatı için hiçbir karar vermemişken nerden nasıl başlayacağını bilmezken mutsuz olduğu bir gün kendisini abisinin yanında buldu abisi onu şefkat ve dikkatle dinledi abisi dinledikçe daha çok konuşmak daha çok ağlamak istiyordu çünkü etrafında ki hiç kimse onu dinlemiyor, onun düşüncelerine önem vermiyor ve yok sayıyordu. Reyhan çalan telefonuyla irkildi ve telefondaki kişi eşiydi neden hala eve gelmediğini artık sınırı aştığını söyleyerek telefonda bağırıyor ve derhal eve gelmesini söylüyordu. (Abisiyle Konuşmaları saatlerce sürmüştü öyle ki zamanın dahi farkına varmamışlardı.) Abisinin bu telefon konuşmasına şahit olması kalbini incitti ve mahcup şekilde tamam diyerek telefonu kapattı abisi onun ne kadar mahcup olduğunu anlayarak gözüne bakmamaya çalıştı ve başını önüne eğdi.
Vedalaşmak için ayağa kalktığında yaşarmış gözlerle birbirine sarıldı bu iki kardeş.
Ahmet;
-Kardeşim, kendi hayatına dair alacağın hangi kararı alıyorsan ben yanındayım ve seni destekliyorum eğer istersen şu anda da gitmeye bilirsin ben yine yanındayım gözlerinden artık sadece mutluluk gözyaşları akmalı ben kardeşimi böyle görmek istemiyorum, her şeye sıfırdan başlarız okumak
istiyorsun okumana yardımcı olurum daha çok gençsin ‘dedi Reyhan abisine sıkıca sarıldı öylesine sıkı sarıldı ki abisinin kalp atışlarını hissetti ve bu zamana kadar kimseye bu denli içten sarılmadığını fark ederek gözyaşlarını sildi ve ayrıldı.
Artık eve dönmeli ve özgüvenli şekilde mutlu olmadığını haykırmalı ve yaşadığı bu mutsuzlukları arkasında bırakıp yeni bir sayfa açmalıydı kendisinin yalnız olmadığını arkasında dağ gibi bir abisi olduğunu biliyordu ve bu ona yeterdi.Tedirgin, bir o kadarda mutlu şekilde eve geldi ve özgürlük konuşmasının gözünü kırpmadan yaptı yaşadığı evdeki insanlara (kaynana-kayın-görümce) birey olduğunu, kendi kararları olduğunu ve eşinden boşanmak istediğini söyledi cümlesinin tamamlar tamamlamaz odasına yöneldi ve eşyalarını toplayarak o evden o hapis hayatından silik bir benlik gibi, hayalet gibi görmezden gelindiği evden arkasına bakmadan uzaklaştı arkasından bağrışmaları, hakaretleri bırakarak.
Mutlu şekilde abisine gitti ama evde değildi, yengesi de yoktu abisini aradığında yanıt vermiyordu, yengesini aradı ve yengesi ağlayarak telefonu açtı
O anda için de bir şeyler kopmuştu ama hayır artık kötü düşünce yok mutsuzluk yok
diyerek kendini telkin ediyor ve yengesinin söylediklerini anlamak duymak istemiyordu.
-Hayır şu an rüyadayım bu benim gerçek hayatım olamaz bu kadar yakınken mutluluğa bu gerçek olamaz diye sayıklamaya başladı
Ama gerçekti abisi kalp krizinden ölmüştü geride kendi büyük ama kalbi ürkek, korkmuş bir genç kız bırakmıştı
Aylarca kendine gelemedi toparlanamadı en tükendiği ve kendini tükettiği anda Sude’nin babası karşısına çıkmıştı
Ve hayat bittiğini sandığı yerden tekrar başlıyordu.
Tekrar bu anlar aklından geçerken gözyaşlarına hâkim olamadığını fark etti ve bir sesle irkildi
-Annecim susadım ve dondurma istiyorum …